Geçen sayımızda "çözüm vatandaş'ta" başlığı ile şehrimizde yaşanan trafik sorununun ana unsurunun vatandaş olduğunu, trafik kurallarını hiçe sayan veya bilemeyen vatandaşların trafiği kaosa ittiğinin tespitini yapmıştık.
Çok ta destekleyici mesaj ve yorum aldık haberimizden...
Bu sayımızda ise, sankide haberin başka bir versiyonu mahiyetinde, yağan yoğun kar yağışının ardından çekilen kar temizleme hengamesinin altında yatan ana unsurun yine vatandaşta düğümlendiğinin tespiti yatıyor.
"Her şeyi devletten bekler olduk ve tembelleştik..."
Her şeyi devletten bekleme alışkanlığımız vardı biraz.
Ancak Ak Partinin iktidara gelmesi ile birlikte "sosyal devlet olma" politikaları ağırlık kazandı.
Sosyal devlet her alanda vatandaşın imdadına yetişecek, aman diyenin derdini çözecekti.
Öyle de yaptı Ak Parti.
Bu günkü Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Bey'in, o gün "vatandaşımın ihtiyacını benim Valim sırtlanacak kapısına kadar götürecek" talimatı ile tavan buldu sosyal devlet anlayışı...
Bu anlayış, bırakalım bizim gibi gelişmekte olan ülkeleri, gelişmiş ülkelerde bile henüz tam anlamıyla yerleşebilmiş kavramlar değildi.
Maalesef bizim kültürel gelişmişliğimiz ve kent kültüründen bihaber hayat tarzımız, devletin attığı bu kocaman adımları kaldıramadı.
Kendi görev ve sorumluluklarımızı çabucak unutuverdik.
Ve her şeyi devletten bekler hale geldik, tembelleştik...
Köyden kente hepimiz, neredeyse, devletimizin yemeğimizi bile gelip yedirmesini ister olduk.
Bu anlayış, karmaşa ve kaosun da başlangıcı oldu.
Vatandaş artık kılını kıpırdatmaz, yükünü elletmez hale gelmiş ve kendi evinin, işyerinin önünü bile süpürmez ve hatta çöpünü işyerinin, evinin önüne atar hale gelmiştir bu gün...
Ben esnaf çocuğuyum.
Biz kalktık evimizin önünü, işyerimizin kapısını temiz gördük.
Evinin, işyerinin önü her halukarda temiz olmayan bir yer göremezdiniz bundan elli yıl, kırk yıl, otuz yıl, yirmi yıl önce...
Oysa şimdi evimizin, işyerimizin önündeki çöpün üstünden atlayarak geçip gidiyoruz.
Geçtiğimiz günlerde hatırı sayılır bir kar yağdı.
Kent kar'a teslim oldu adeta.
Vatandaş ta ellerini kaldırdı teslim oldu.
Ne kılını kıpırdattı ve ne de rahatsız oldu kendi durumundan.
Kapısının önündeki kar'ı iki metre öteye, kaldırımın dibine kürese, yapabilseydi o kadarcık işi.
Bir de yol kenarına park ettiği arabasını kaldırabilseydi temizlik yapılsın diye...
Belediye daha hızlı çalışabilecek ve daha çabuk kalkacaktı kar.
İki anekdot;
Birincisi bir arkadaşımdan.
Anlatıyor: kar yağışının ertesi gün öğlen caddede yemek yiyelim diye bir lokantaya girelim dedik, Lokanta sahibi kapısının önünü bir kürek eninde bile açmadığı için giremedik içeriye, başka bir yere gittik kimse kılını kıpırdatmıyor...
İkincisi benden:
Hastalığım sebebiyle evde yatıyorum malum. Zabıta araçları bizim cadde de iki gün boyunca anons yaptılar araçlarınızı kaldırın kar temizliği yapalım diye. Sanki o araçların sahipleri orada yaşamıyorlardı. Beş altı saatlik iş üç güne zor yapılabildi, o da tam anlamıyla değil zira hala çekilmemiş araba var cadde de...
Ata sözlerimizi sıralamamıza gerek yok burada, iğneyi kendimize çuvadızı karşımızdakine batıralım kabilinden.
Biz bu kadar tembel olduktan sonra daha çoook feveran ederiz.
Kendi kapısının önünü temizlemekten aciz olanın başkasını eleştirme hakkı olamaz...
Bir de son yıllarda bir moda oldu.
Basın sesimizi duyurmuyor, diye.
Allah aşkına kendimize bir bakalım iyice.
Sesimizin duyurulmasını hak edecek ne yaptık, ne yapıyoruz !..
Yeniden buluşmak dileği ile...