Son bir yıldır yaşananlara bir de vatandaş gözüyle bakmaya ne dersiniz?

Yani ne AK Partili ne de, Cemaatçi olmayanların yaklaşımı…

Bir defa 17-25 Aralık 2013’ten sonra yaşanan 2 büyük seçim buna ilişkin ciddi veriler ortaya koyuyor.

Kestirmeden söylemek gerekirse, işin mağlup tarafı Cemaat!

Girilen hem yerel seçimler hem de Cumhurbaşkanlığı seçimleri bu kanaatimize somut delildir.

Yerel seçimlerin kendi içindeki parametrelerinden kaynaklanan kısmi bir oy kaybını bir kenara koyarsanız görülecek olan, Türkiye’de Recep Tayyip Erdoğan ismine endeksli ezici bir desteğin varlığıdır.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ortaya çıkan yüzde 52’lik sonuç bu anlamda bütün tartışmaları bitirecek bir karinedir.

Peki, bu kadar iddiaya rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bu destek niye?

Ya da, Cemaat’e karşı vatandaşın kızgınlığının sebebi ne?

***

Bu suallerin çok sayıda cevabı var…

Sosyolojik, psikolojik, ekonomik vs laboratuar ortamına has cevaplar…

Ama, düz vatandaş cephesinden olana yönelmek gerekiyor.

Zira en doğru veriler oradan alınıyor.

Peşinen söyleyelim ki, cemaat yapılanmalarının kendi içinde barındırdığı dar kadro hareketleri geniş kitleleri huzursuz ediyor.

Bu hal, bütün cemaatler için geçerli aslında.

Daha açık ifadesiyle, üleşme, paylaşma noktasında kendilerinden olanı koruyan kollayan anlayışa isyan var.

Ya da, kendilerinden olmayanı dışlayan !

Dahası, bu yapı vatandaşı öyle bir noktaya taşıyor ki, dini kavramıyla, "münafıkça" bir tarzı benimser hale getiriyor.

Somut örnek: Sırf evladına iş bulabilmek için, ya da, siyasette bir yer kapabilmek için gerçekte fikirlerine ters olsa da bir cemaate kapak atanların sayısı hayli fazla.

Bilerek ya da bilmeden insanları riyakar yapan bu halin bir numaralı sorumlusu bu cemaat yapılanmaları oluyor.

Hatta, iş öyle bir boyuta varıyor ki, vatandaş işini aşırdıktan sonra bu işi halleden cemaate veya mensubuna sinkaf yöneltiyor.

Sebep: haksız elde ettiği şeye vicdanının diliyle tepki verip, rahatlatmak…

Vatandaşı Cemaatlere karşı duruş noktasına taşıyan daha yüzlerce gerekçe var.

***

Özellikle ticari atmosferde acımasız ve göstere göstere yapılan haksızlıklar önemli bir başlıktır bu bapta…

Kendilerini tarif ederlerken “Allah rızası” mefhumunun altını çizen bu yapılar, iş, dünyevi çıkar özellikle de ticari hesaba geldiğinde hak, adalet gibi kavramları hiç ama hiç umursamıyorlar.

Bu noktada çok yakından bildiğimiz bir örneği vermeden geçemeyeceğiz.

Erzurum’da yaşanan bir hadise.

Hastaneler Caddesinde 1991 tarihinde ruhsat almış bir özel hastane vardı.

“Özel Şifa Hastanesi”…

Bu hastane 2005 yılı sonlarında Valiliğin ruhsatı askıya alması sonucu kapatıldı.

Sebep?

Oraya geleceğiz…

Önce bir başka gelişmeyi kayda geçelim.

2005 yılında Erzurum’da yeni bir özel hastane daha açıldı…

Adı…

“Şifa Hastanesi”…

Şu an faaliyette olan…

Cemaatin sahibi olduğunu herkesin bildiği bir hastane…

Aynı anda aynı isimle 2 özel hastane…

Cemaatinki açılırken 15 yıllık olanı kapatılıyor…

Ruhsatın iptalindeki gerekçe aynen şu:

Cildiye alanında kadrolu doktor olmayışı…

Oysa, bu hastane yetkilileri diyorlar ki…

“Biz o tarihte Numune Hastanesinin kadrolu doktorlarından bir bayan Cildiye uzmanıyla anlaşmıştık, ancak aynı isimle ikinci bir hastane açılınca bu doktor bizimle çalışmaktan vazgeçti…”

Gerekçesi de kendisini haklı kılıyordu…

“İsmine sahip olamayan bir hastane çalışanına nasıl sahip olacak?”

Hastane yetkilileri şunu da ilave ettiler…

“Teklif götürülen başka doktorlar da bu gelişmeden dolayı bizimle çalışmaya yanaşmadılar…”

Valla haksız değillermiş…

Şahsen ben de olsam çalışmazdım…

Bu noktada “mahkemeye neden gitmediniz? Dedik…

Cevap tatminkar oldu!

“Bir yanda cemaat öbür tarafta bakanlık… Siz olsanız gider miydiniz?”

Buna ilişkin çok daha ilginç yaşanmışlıklar var…

Bir başka yazı konusu yaparız…

Özetlersek…

2 ameliyathane, 2 doğumhane, tam teşekküllü göz polikliniği, tam teşekküllü diş polikliniği dahil her yönüyle donanımlı bir hastane böylece tuzla buz oluyor…

Bu gün kurmaya kalksanız asgari 20 milyonluk bir maliyet gerektirir…

Bütün malzemeler hurdacılara gidiyor.

Ya çalışan 50’yi aşkın insan?

İçlerinden yıllarca işsiz gezenler oldu.

Sersefil halde…

Bu kadarla yetinelim ve bu örnek üzerinden tespiti yapalım…

Cemaatin gücüyle hak ölçüsünü umursamadan bir kurumu yok etmenin indallahta bir karşılığı olmayacak mı?

Olmaz mı?

Her ne edersen kendine edersin !

Ettiklerin karşılığını bulur...

Kaldı ki, bu dünyada ekseriyetle…

İşte, hükümetle girişilen kavgada vatandaşın cemaati dışlayan tavrı buna küçük bir örnektir.

***

İşi bağlarken kafalarda oluşan soruyu es geçmeyelim…

“İyi de, aynı isimle ikinci bir ruhsatı veren Sağlık Bakanlığı’nın yani hükümetin suçunu niye görmezden geliyorsunuz?”

Gelmiyoruz…

O noktada Sayın Cumhurbaşkanının açık yüreklilikle söylediği ve pişmanlık ifadesiyle altını çizdiği husus bize söz bırakmıyor…

“Ne istediler de vermedik!”

Ve tabii, nedamet cümlesi:

“Hata yapmışız!”

Bu yeter mi?

Sabredip, seyredeceğiz...