Güneş Vakfı tarafından düzenlenen Geleneksel Cuma Konferansları’nın bu haftaki konuğu, Hilmi Ziya Ülken “Aşk Ahlâkı” ve “İnsanî Vatanseverlik” isimli konusuyla, Erzurum Teknik Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Kemal Bakır oldu.
Güneş Vakfı’nda yoğun bir ilgiyle karşılanan Bakır, değer kavramı, öznenin deneyiminden bağımsız, kendi başına var olan nesnel bir nitelik olarak anlaşılabilmesine rağmen, öznenin nesne ile ilişkisinden doğan bir nitelik olarak da anlaşılır ve bu anlamıyla kişiye özgü, öznel bir karakter taşıdığını belirtti.
Yrd. Doç. Dr. Kemal Bakır, “Bu karakterine binaen değer, epistemik bir kavrayışla ele alınır. Öznenin bilme (episteme) ve anlama yönelimi değerler üzerinde belirleyici bir rol oynar. Çağdaş Türk Felsefesinin önemli şahsiyetlerinden olan Hilmi Ziya Ülken’e göre ise, “iyi” ya da “kötü”nün belirlenmesi işlevini üstlenen ahlâk, değerler hiyerarşisinde diğerlerine oranla kuşkusuz daha üst sıralarda yer aldığını iyi bir eylem öznelerüstü bireysel bir değerdir, İyilik her zaman failine değil onun dışındaki öznelere, ötekilerine ait olduğundan dolayı öznelerüstüdür. Bununla beraber her daim bir kişiden ve salt o kişiye özgü ve de özgür bir biçimde gerçekleştirildiği için “kişisel”dir. Aynı zamanda iyi bir eylem, daima öznenin dışında ortak ve genel bir özneler çevresine yayıldığı için genel kabule bağlı olarak ortaktır. Bireyi iyi bir eylemin rotasına sokan güç kamusallık kaygısı, örf, adet, toplumsal duyu vb. biçimindeki ortak fenomenlerdir. Kişi-dışı değerler daha evrensel ve soyut iken kişisel değerler daha somut ve insanîdir. Dolayısıyla kişisel değerler kişi-dışı değerleri kapsar. Bu sebeple değerler hiyerarşisinin tepesinde adalet bulunur. Adil bir eylem aynı zamanda iyi, faydalı, doğru ve güzeldir. Adaletin dışında hiçbir değer diğerlerini içermez. İşte bu yüzden kişi-dışı değerler kişisel değerlerinin kapsamındadır. “Kişilik insanın kemalidir. İhtirasını irfan ile bezendiren ruhtur.” Hakkı cesaretle gerçekleştiren, inancı eyleme dönüştüren ahlâkın varoluşudur. Bu sebeple kişiliğin en önemli niteliği ahlâkiliktir. Ahlâklı olmak, imanını dünyaya yaymak, irfanını eyleme dökmektir. İrfanın ilk adımı ise kendine bakmaktır. “İçindeki âlemi gören, dışarıdaki âlemi de anlayacaktır.” Ahlâkın nihai ereği “insanlık”tır ancak bu yönü tam olarak eyleme geçmemiştir. Bu bağlamda büyük bir ideal olarak “aşk ahlakı”nı ileri süren Ülken, buna ulaşmada dört mertebe belirler. Birincisi, bir topluluk ile hareket eden, ona bağlanan herkesin dahil olduğu “halk” mertebesidir ve bu mertebede egemen olan “korku ahlâkı”dır. İkincisi, duyarsızlığın ve kör yığınların yetersizliğinin farkına vararak daha nitelikli bir hayatı arzulayanların ulaştığı “vatandaş” mertebesidir ve burada daha çok “ümit ahlâkı” egemendir. Üçüncüsü, benlik güden, özgürlüğünü her şeyin üstünde gören ve bundan dolayı “gurur ahlâkı”nın benimseyen herkesin vardığı “vatansever” mertebesidir. Dördüncüsü ise ihtiraslarından arınarak aşka ulaşan, “varlığın oluşuna katılan ve kemal için yola çıkan” ve “aşk ahlâkı”nı benimseyen her insanın eriştiği “insanî vatansever” mertebesidir. Benliğinden vazgeçen, kendini aradan kaldırarak ruhun kaderi ile âlemin kaderini “birlik”te gören, insanlık için vatanı ilk uğrak, cemiyeti ruha ve ahlâka varmak için ilk adım yapan her yolcu insanî vatansever mertebesine ulaşmıştır. İnançlar, olgu inançları ve ideal inançlar olmak üzere ikiye ayrılır. Olgu inançları sosyal bir inanç halini aldığı zaman “vatanseverlik” olur ve tarih bunun örnekleri ile doludur; Antik Yunan, Roma vb. gibi. İdeal inançları ise “insaniyetçilik” adı altında toplanır ve Antik çağda bunun örneğine rastlanmaz. “Vatan aşkı bir amaç değil, insanî amaç için bir araçtır.” Asıl olan bu iki inanç tipini birleştirmektir ki hakikat inançları olgu ile idealin birliğine dayanır ve bu da “insani vatanseverlik”tir. Hz. Muhammed, Gazi Mustafa Kemal, Luther, Goethe, Dante, Shakespeare, Tolstoy, Gandi birer “insanî vatansever”dirler. Örnek en büyük kişilik ise “sünnetleri ile, İslâmın evrensel idealinde, bir halk kişiliği” veren Hz. Muhammed’dir” diye konuştu.
Güneş Vakfı Başkanı Prof. Dr. Alpaslan Ceylan, konferans sonrasında Yrd. Doç. Dr. Kemal Bakır’a hediyelerini taktim ederek, kendilerini Güneş Vakfı’nda ağırlamaktan mutluluk duyduklarını dile getirdi.